28 Aralık 2009

Karşınızda...Laço Tayfa'dan sonra PlayHouse Tayfa


Canlarım benim...En sağ başta şarlo eşofmanı ile oğluş Ada.. anneannecim artık biraz daha küçük eşofmanlar al bana, daha o kadar büyümedim..terlikler nasıl.. Hans tabii bu kadar olacak...ay keşke hep böyle kalsanız...

Kuzenler kahvaltıda...





Pazar günü çok güzel bir kahvaltı yaptık.. Fındıkoğlu kuzenler tabii eksikler vardı ama organizasyon için Diana'ya teşekkürler.. Doğa abi, Ada ve Pars , bir de minik Mercan var tabii..Etiler'de eski Paul'ün yerinde olan Big Chef'deydik. Açık büfe kahvaltı çok zengin , kişi başı 35 TL.. Hem kahvaltılıklar, hem sicak, soğuk yemekler gerçekten zengindi.. Bir daha kahvaltı etmeden gideceğim.. Mekan da rahat ve güzel, seradaki uzun masayı kalabalık toplantılarınız için tavsiye ederiz..Yeni Yılda da görüşmek üzere..

Yeni prensesimiz....


Yağız'ın kardeşi, Leyla'nın kuzeni...
Damla Bebek aramıza hoşgeldin..
Ada abi "daha gelecek kardeş var mı" diye soruyor sanırım ailede ilk çocuk olmanın sıkıntısını yaşıyor ...seni de çok merak ediyor.. leyla dan küçük mü dedi.. şimdi bu akşam bu resimleri göstereceğim ona...

21 Aralık 2009

Haftasonu Yalova..

Haftasonu Yalova'ya gittik.. Yusuf'un anne ve babasının çiftlik evine.. Can Pamir de bizleydi tabii ki...lodos fırtınasından vapurlar çalışmaz dedik ve karadan gittik tabii biraz uzun sürdü körfezi dolaşmak.. yine de güzeldi.. kış kokusu, odun çıtırtısı.. kafayı boşaltmak için kızıl kahve ormana bakış.. 1 gün bile yeterli.. harika yemekler ve mangal da cabası..teşekkürler insel ailesi...

14 Aralık 2009

Cumartesi Gurme Gezisi


Artık Cumartesi veya Pazarları bir Gurma gezisine başladık.. Ekip şahane.. Annem, Tomru teyze, kızı Ceylan , ben ve ünlü gurmekid Ada..Bu haftaki durağımız Fatih'deki Karadeniz Pidecisi.. Yerden birşey beklemeyin.. hepi topu 8-10 masa var..kapıda kuyruk olabiliyor ama hiç bekletmeden kapıda siparişleri alıyorlar ve ilk açılan yere oturuyorsunuz.. pideler, peynirli, kıymalı, karışık , 1 ve 1,5 porsiyonlar var.. siparişi önce 1 olarak verin, bildiğimiz pidelerden biraz daha uzun geliyor.. yumurta kırdırmak pideye işin raconu..gelen pidenin yanında küçük yağlı kağıtlara konmuş vakfıkebir tereyağını anlatamayacağım tatmak lazım..pidenizi yuvarlak da sipariş edebiliyorsunuz , pizza gibi.. önce tereyağını pidenin kenarlarına sürüyorsun, sona bu çıtırları kopartıp yumurtaya banıp banıp yiyiyorsun ki...acaip bişey.. çatal yok, bıçak var, elle kopartıp yiyelim fazla lüks aramayalım..ben ayran içtim ama çok beğenmedim.. çay isteyenler daha şanslıydı..işte böyle.. şimdiden gidecekelere afiyet olsun..

9 Aralık 2009

Chagall


Ada Chagall "Yaşam ve Aşk" Sergisi'nde...okul ile gittiler...ilk yorumlar şöyle : insanlar birbirlerini ve hayatı o kadar çok sevmiş ki Chagall onları uçarken resmini yapmış.. kelebek gibi uçuyorlar.. herşey uçuyor..Sergi Pera Müzesinde 24 Ocak 2010 'a kadar gezilebilir..

8 Aralık 2009

Uzun okul saatleriii

Adacım bugünlerde çok mutsuz.. Okulda çok kaldığından ve evini özlediğinden bahsediyor sürekli.. haklı ya bir taraftan ben mi vicdan yapıyorum diye de bir ikilem yaşamaktayım. Servis saat 8.15 de geliyor sabah ve akşam eve gelişi 17.45 i buluyor.. hakikaten daha 4,5 yaşındaki bir velet için bu biraz uzun bir zaman dilimi evden uzakta geçen..biz onu getirip götürebilir, biraz daha ev keyfi yamasını sağlayabiliriz.. zaten de böyle idi.. ama arkadaşları ile servisle gelip gitmek isteyince saatler biraz kontrolden çıktı...naapalım..bir orta yol bulacağız elbet..

3 Aralık 2009

Babamız 40 yaşında..



Babamız , Alp'imiz 40. yaşını Yedigöller de kutladı....şimdi bakıyorum da fotoğraflara.. arkadaşlar içimizdeki çocuk hiç ölmesin.. hep böyle...bugün bayram neşe doluyor insan..kıvamında kalalım :)))

2 Aralık 2009

Bayram Bayram Bayram...



Bu bayram çok neşeli, bol aileli ve bol çocuklu geçti.. Çocuk olunca ne eksik olmaz tabii ki gürültü patırtı.. neşeleri evimizden eksik olmasın ama böyle üstüste gelince Pazartesi, Bayramın son günü başımın ağrısından duramaz olmuştum :)) Babamızın 40. yaşı da aynı haftaya gelince , kutlamalar birbirini takip etti.. Ne mutlu ki ailelerimizle birlikte olabildik.. Ben"nerede o eski bayramlar" demiycem..Zira neredeyse aynı havada bayram kutlamalarımızı yapabilen ender ailelerdeniz herhalde..İlk sabah önce annemlerde başladık el öpmeye..harçlık almaya.. geleneksel vişne likörü eşliğinde çikolataları denemeye...öğle yemeğinde kardeşim, eşi ve prensesimiz Leyla da bize katılınca neşemiz katlandı.. Ada 4,5 yaş ile birlikte artık kuzenleriyle eskisine göre daha rahat ve huylu oynamaya başladı.. hatta koruma ve paylaşma içgüdüsü fazlasıyla olgunlaştı..
Akşam yemeği için ise Babaanne ve Dedemize gittik, hepimiz şık bayramlıklarımızla pek bir hoştuk..orada da bir harala bir gürele..özbek pilavı yemeği muhteşemdi bu arada..
Ertesi gün, Bayramın II.günü.. Fındıkoğlu Ailesi yemeği vardı. Her sene bir bayramda böyle tüm aile bir araya geliyo, Feneryolu Belvü adlı lokantada.. çok da iyi oluyor,kalabalık aile , tek tek herkesi dolaşmak, bayram trafiğinde epeyce keşmekeş yaratıyordu ve bir güne sığdıramıyorduk, özellikle bizim gibi köprü geçenlere bu fikir çok ideal geliyor..En yaşlımız Sabahattin Amca ile en genç Mercan bir araya geldiler..harika bir hava vardı ve sigara içme yasağı sayesinde tertemiz bir ortamda oturabilmek güzeldi..haberler alındı haberler verildi..yemekler yenildi , tatlı sohbetler sonrasında herkes evinin yolunu tuttu...Bayramın III. günü de eski arkadaşlar bir araya geldik, çoluk çocuk.. harika bir sofra kurulmuştu.. benim nazik ve eski İstanbullu arkadaşım Lale.. ellerine kollarına sağlık...geldik son güne, hava muhteşemdi ve aldık yemeklerimizi ver elini, büyük bahçe..Polonezköy'de muhteşem sonbahar renklerinde, havanın tadını çıkarttık..büyük tur yapı yürüyüşümüzü tamamladık ve country club'a kadar gittik.. oradaki hayvanat bahçesini bayaca büyütmüşler. Gelecek sefere mutlaka Ada ile bir ziyaret yapmalıyız..
Geçmiş Bayramınızı Kutlarız...

25 Kasım 2009

Domuz Gribi...

Evet bizim evden de geçti bir süre önce.. tam 3 hafta uğraştık.. önce hafif bir soğukalgınlığı gibi başladı .. birkaç gün sona sabah Ada kalktı ve annecim bacaklarım çok ağrıyor yürüyemeyeceğim galiba dedi.. önce, birgün evvel çok oynayıp koştuğu için kasları ağrıyor diye düşündüm..ama sona biraz ateşinin de olduğunu farkettik..hemen doktorumuza danıştık.. bizi influenza testine gönderdi..testimiz negatif çıktı ama temkinli olalım ve takip edelim dedi. 3.gün çok yüksek ateş ile kendini belli eder veya düşebilir dendi.Gerçekten de 3. gün 39.4lere çıkan ateşimiz ile domuz gribimize hoşgeldin dedik.. Tabii ki tek belirti ateş değildi, öksürük, burun akıntısı, halsizlik ve yüksek ateş.. Bir daha teste gitmedik, açıkçası ve Tamiflu'ya başladık.. O da ayrı bir konu tabii ki.. Bu ilacı bulmak ne kadar zor oldu.. Neyseki sitemizdeki eczanemiz bizi 2 gün önce uyarmış ve ellerinde olan bir 30mg lık ilacı vermişti.. Hiç hasta olmamasına rağmen , her ailenin bir iki ilacı aldığını ve bu nedenle de stoklarda yoka girdiğini anlatmıştı ama bu kadar da olmaz dedim ben. Allah'tan elimizde bir kutu vardı, yoksa doktor bize ilaç bulun dese ve biz bulamasak o sırada büyük stres olurdu herhalde..Ateşin düşmesini bekleme ve bu arada ilacın yan etkilerini bilememek bizi ilk birkaç gün çok yordu ama çok şükür diyelim.. bunu da atlattık..o günlerde bizi arayan herkese çok teşekkürler..artık virüsten dolayı mı yoksa ilaçtan mı bilemiyorum Ada nın eski haline dönmesi 2 hafta aldı.. Miniğim, oturarak bile bir oyun oynayamıyordu, kendini bir koltuktan diğerine attı hep ve dinlenerek geçirdi bu mereti. Bakalım önümüdkei günler bize neler getirecek..herkese sağlıklı günler..

Kalbim Orda Kaldı.. yedigöller..


Türkiye'de hakikaten müthiş doğa zenginlikleri var.. biz de onlardan birine doğru bir yolculuk yaptık haftasonu.. Adanın domuz gribi nedeniyle oldukça yoğun ve yorgun günler geçirmiştik. Tam 12 gün evden çıkamadık ondan sonra da aşamalı olarak.. dolayısıyla bu haftasonu tatili bize en iyi ilaçtan bile daha iyi geldi.. 3 araba yola çıktık, Bolu'ya kadar otobandan gittikten sonra Bolu Batı çıkışında ayrıldık ve Bolu Merkeze girdik..orada biraz zor olmakla birlikte Yedigöller 42 oklarını takip ederek esas yolumuza çıktık.. Gerçekten yorucu bir 40 km idi..yer yer çamur deryası, yer yer derin ve su dolu çukurlar..arabamızın amortisörlerini elimize aldık denebilir !!Ama her virajda başka bir manzara, her dönmeçte birbaşka renk deryası.. Derken birden karşınıza çıkıveriyor Yedigöller Milli Parkı, giriş için araba başına 6 TL ödedik..ve park yerlerine doğru ilerledik. İyi düzenlenmiş, etraf çok temiz, hep uyarı levhaları var. Büyük çöp bidonlar konmuş. Mangal yapılmasını önlemek amaçlı ortak kullanıma açık, çok güzel barbekü ocaklar yapılmış..Tek eksik, yönlendirme tabelaları, nereye yürünecek, sırada hangi göl var , genel 2 tabela var o kadar, bir broşür bile yok..Çok sakindi, 2 minibüs 2 de araba vardı bizden başka.. Mevsim genelde Ekim sonuna kadar dolu oluyormuş, artık Kasım biraz geç tabii. Ama renkleri tarif etmek , yazıyla dillendirmek mümkün değil, turuncunun, sarının ve kahvenin her tonu, altın bir derya deniz..göllerin yeşil mavisiyle raksediyor..Saat 15.15'e kadargüneş bize izin verdi ama sonra aniden dağların arkasında kaldı. Biz de dönüş yolumuza başladık. Mengen' doğru..Zira kalacağımız otel/pansiyon Mengen yolu üzerinde..Tam 53 km gittik, biraz zordu, yani sabahki parkuru arar olduk.. Yorgunuz, açız.. Gitgit bitmedi, berbat bir yol, acaba özellikle mi o şekilde bırakılmış anlayamadık.. Hindiba tabelasını gördüğümüzde sevinçten arabalardan dırlayıp dansetmeye başladık..Konakladığımız tesisi çok beğendik.. Tam o yöreye göre, odalar 3lü birbirinden ayrı binacıklar, herşey düşünülmüş... Lokanta kısmı ve özellikle dinlenme alanı hoş.. ama biraz daha iyi yemekler ve yöreye özgü zenginlikler sunulabilir, sonuçta Mengen'de mutfak kültürürnün kalbindeyiz..Akşam partisi ve ertesi gün Gölcük gelecek yazımızda...Fotoğraflar için tıklayınız..

5 Kasım 2009

Okul Hatırası...


Playhouse yeşil zebralar ekibinden bazı üyeler, soldan sağa
Ada Fındıkoğlu, Aksel, Ege, Selin ,Kutay ve Nehir...
canımcımlar, çok tatlısınız...hepiniz...

Müzik.. ve Leyla'm

21 Ekim 2009

Anne ve Baba Geziyor..

Bütün bu tadilat işlerinden hemen sonra anne ve baba olarak bir geziye gittik. Yarı iş yarı tatil. Münih ve Füssen. Münih'de babamız fuara katıldı ben de elimde metro ve şehir haritası, 3 günlük bilet ile her yere girip çıktım. Daha ince de Münih'de bulunduğum için birçok yer tanıdık idi.. Hava çok güzeldi, orası için ortalamanın üzerinde.. akşamları da sokaklarda sokak çalgıcılarını dinleyerek vakit geçirdik.. Fotolar...

Yeni oda yeni Ada :))


Bir süredir evdeki tadilat işlerinden kafamızı kaldıramadık...
Ada'nın odası ve salonda bazı yenilikler yapmamız gerekti.. Ada abimiz artık eski bebek yatağına sığmadığı için.. ona yeni bir yatak ve tabii oda düzeni yapıldı.. Duvarlarımız ADA rengi oldu.. İstediği şekilde boş bırakıldı ve resim yapması , sticker yapıştırması için bolca alan yaratıldı.. Ayrıca IKEA'dan aldığımız yatak çokrahat ve pratik oldu. Biraz odamızı küçülttü ama ona daha fazla oyun alanı yaratmış olduk.. çok keyifle uyuyor.. korktuğumuz gibi merdivenleri çıkma ve inme sorunu da yaşamıyoruz.. En büyük korkumuz çiş olayı idi, buradan nasıl indiricez diyorduk, ama sanki bizi duydu ve arkadaş artık hiç kesintisizi sabaha kadar tutup uyuyor...çok mutluyuz...

17 Eylül 2009

Elmalı Tarçınlı Kek


Ada ile kek yaptık. Bu sezonun ilk keki. Polonezden gelen elmalr ile yaptık..Biraz pişirirken oyuna dalmışız.. hafiften yaktık ve içi kuru oldu ama lezzeti fena değildi.. Bize Afiyet Olsun :))

Bu hafta menüde neler vardı:))

Bu hafta biraz geç kaldık ama menümüzü Pazar gecesi yapmıştık

Pazartesi:
  • Balık (Palamut)
  • Salata
Salı:
  • Bezelyeli ve Mantarlı Pilav Güveçte
  • Mantarları iyice temizledikten sonra, 100 gr tereyağ ile biraz kavurduk. Suyunu çekmesi için biraz kapağı açık bıraktık, 2 bardak pilavlık pirinç içine ekledik, suyumuzu da kattıktan sonra pişmeye bıraktık. Suyunu çekmeye yakın bezelyeli IGLO karışımdan bir paketi de attık (ama karıştırmayın) ve iyice suyunu çekmeke bıraktık. Demlenmesi için altını kıstığımız pilavı 15 dk. sona kapattık. Biraz ılınınca bir borcama aldık, üzerine bol taze kaşar peynir rendeleyip fırına verdik. Aynı şeyi tek kişilik güveç servislerde de yapabilirsiniz. Sunumu çok hoş oluyor.
  • Zeytinyağlı Fasulye
Çarşamba:
  • Pilav Güveç kalanın yanına
  • Haşlanmış Tavuk Söğüş
  • Ben büyük tavuk butlardan alıyorum ve onları 1 havuç 1 paptes ve yarım soğan ile az yağ atıp düdüklü tencerede kendi suyunu salacak şekilde pişiriyorum. Ilınınca tavukları biraz suyuna söğüş didikliyorum.
Perşembe:
  • Tavuk Suyuna Şehriye Çorbası
  • Bir gün önce yaptığımız tavuk suyuna havucu ve patatesi ezip, b,raz kalan tavuk söğüşü katıp tel şehriyeli bir çorba yapıyoruz. Genellikle ben 5 barda su ile yaparım. Bunun 1 bardağı tavuk suyu olur. İyice kaynayan çorbamıza yumurta ve limon suyu ile yapacağınız terbiye çok yakışıyor.
  • Sebzeli Bulgur
  • Evde kalan sebzelerden kabak, havuç ve biberi biraz yağda soteliyoruz, biraz domates püresi katıyoruz. Üzerine bütün bir soğan ile bulgur pilavımızı ve suyunu da ekledikten ve baharatladıktan sonra pişmeye bırakıyoruz. Çocuklar için renkli bir pilav oluyor.
Cuma:
  • Çorbamız halen var.
  • Bulgur Pilavımız da geçerli.
  • Köfte (Pratik bir Cuma seçeneği oluyor:))
Cumartesi ve Pazar:
Yaşasın Bayram... Ada'nın Annesinin Mutfağı kapalı.. Yaşasın Büyükler...

15 Eylül 2009

Salçalar..Melemen


İşte bizim yaptığımız salçalar.. büyük bahçemizin domateslerinin yanı sıra pazardan aldığımız biraz geçmiş olgunca domatesleri biz soyup doğrayıp reçel tenceresinde biraz tuz atıp kaynatıyoruz. Sona sıca sıcak iken temizlediğimiz ve yeni kapaklar aldığımız (bu önemli eski kapaklar ile olmuyor) kavanozlara koyuyoruz biraz zeytinyağ damlatıp sıkıca kapatıyoruz ve ters çevirip 1 gün bekletiyoruz. Ertesi gün vakumlanmış oluyorlar ve saklama dolabımıza yerleştiriyoruz.
Bu sene Polonezköydeki bahçemizde bol bol biberimiz de olduğu için onları da ziyan etmedik ve domateslerden önce onları tenceremizde biraz zeytinyağ ile kavurup salçalarımızı biberli yaptık.
Bize 10-12 kavanoz (1lt) yetişecek gibi yaptığım hesaplara göre...sizler de evdeki yemek yapma ve kişi sayınıza göre bu kavanozları artırabilirsiniz...

İlk vesikalık fotoğraf..

Ada'nın ilk vesikalık fotoğrafını çektirdik okul için.. kehkeh.. çok şirin.. artık adam olduğunun kanıtıdır fotoğraf ... bakalım scan edip koyabilecek miyim?

10 Eylül 2009

Evdekiler....

Bu haftanın menüsünde, bozulan daha doğrusu açık kalan buzluktan indirdiklerimizi kullanmak zorunda olduğumuz için çok fazla alternatifli yemekler zinciri oluştu...

Kıymalı Fasulye
Mısırlı, şehriyeli tavuk çorbası..
İzmir Köfte
Pilav
Revani Tatlısı

Kıymalı Fasulye tarife gerek var mı? Biz bayılıyoruz...Fasulyelerin kenarlarını kestikten sonra diagonal olarak büyük baklava dilimleri şeklinde kesiyoruz. Hem görsel olarak şık oluyor, hem de Ada için yemesi kolay ve pratik..
Pilav bizim için vazgeçilmez...
Mısırlı Çorbamız için önce 1 adet tavuk göğüs (veya 2 but) haşladık.. suyuna bir adet küçük konserve mısır ve 1 avuç arpa ya da tel şehirye attık, 3 bardak kadar ılık su ilave ettikten sonra biraz kaynarken bir kenarda ılınan tavuğu didikledik ve kaynamaya bıraktık. Kaynayan çorbaya yumurta ve limon suyu ile terbiye yaptık. Tuz ve kararbiber ve bizim için vazgeçilmez kimton baharatlarını herkes kendine göre kullanabilir..
İzmir Köftemiz için parmak şeklindeki köfteleri biraz zeytinyağ ile kızarttıktan sonra , salça veya taze domates (biz kendi domates ezmemizi yapıyoruz) biraz ılık su ile bir taşım kaynatıyoruz, köfteleri (geniş bir tencere tercihen) dizip, yuvarlak dilimlenmiş patatesleri ve birkaç biberi onların üstüne dizip altını orta kısıklıkta pişmeye bırakıyoruz...
Revani Tatlısı , hazır Kek un ile 3 yumurta, bir çaybardağı (Ajda) süt karıştırdıktan, ki Ada ile karıştırdık, biraz yağladığımız diktörgen bir borcama döktük, sonra fırında 160 derecede ağır ağır üzeri pembeleşinceye kadar pişti..sıcak sıcak aldığımızda diğer bir tarafta 6 bardak su ve 3 -4 su bardağı toz şeker ile yaptığımız sıcak şerbeti yedire yedire döktük...(çok şekerli olmuyor, dileğe göre 5 bardak bile toz şeker kullanabilirsiniz..tatlandırıcılardan uzak duralım...
Afiyet olsun...

Yeniliklerimiz


Bu aydan itibaren Adanın Mutfağında iki ayrı bölüm daha olacak..

Ada Mutfağı.. Bu bizim Girit Adamızın mutfağından günümüze uyarlamaları sizinle paylaşacağımız bölüm olacak...varsa bize tarif gönderebilirsiniz de ...,

İkinci yeni bölüm ise ADA'mızın Günlük Mutfağı olacak.. Burada da ben ev menümüzü sizlerle paylaşacağım...

3 Eylül 2009

2 Haziran 2009

Kene korkusu :(((

Maalesef uzaktan izlediğimiz bu konu bize de yakın oluverdi bir anda.. evdeki teyzemize haftasonu pikniğinde bir adet kene yapışmış.. kendisi bunu ilk gün farketmemiş.. öyle bize gelmiş dolaşmış, ertesi akşam kaşıntı olunca diz kapağının arka bölgesinde farketmiş ki küçücükten bir kene mevcut.."daha evvel de olmuştu, biz alışkınız" mantığı ile cımbız yardımı ile çıkartmış keneyi ve tuvalete atmış..bugün de hastaneye bir zahmet gidip tahlil yaptırmış.. bu arada beni aldı bir telaş...ve sinir.. bütün her tarafım kaşınıyor...doktorumuzu aradım hemen.. işte bulaşır bulaşmaz neler yapabiliriz diye.. tabi ilk olay keneyi çıkartıp atmamalıymış, en azından kapaklı bir kutuda tahlile götürmeliymiş.. insandan insana geçmiyor arada taşıyıcı aynı kene olmadıktan sona..ama tabii bazı önlemler aldık, kene kovucu bir sprey aldım eczaneden.. özellikle bahçelik bir yere giderken Ada nın eşyalarına, çamaşırlarına,v.s. havadar bir yerde sıkıp , öyle giydiricem.. bir de gizli yerlere bakmak önemli, koltuk altları, şaç dipleri, diz bacak arkaları ve göbek deliği gibi...umarım başımıza bir iş gelmeyecek..herkese dikkat..

26 Mayıs 2009

Genç:)) Rotaractlar Piknikteyiz :))


Gelenlere teşekkürler

gelmeyenler bir dahaki sefere...

çok güzel bir gün geçirdik umarım hepiniz aynı keyfi almışsınızdır...

bahçemiz her zaman açık, bekleriz..

Sevgiler

Fındıx

bendeki fotolar galeride ...

sizde de var ise gönderir misiniz?

Arda Doğumgünü


Sevgili Arda,

Herşey gönlünce olsun...sevgi dolu yüzün hiç solmasın...

Seni Seviyoruz...

tüm fotolar galeride...

22 Mayıs 2009

Yelkenci Baba :))




Babamız yelkenle Marmara Adası ve çevresinde gezdi.. Biraz fırtına, biraz yunuslar, keyif ve heyecan bir arada...

Gang of Playhouse


İşte budur.. Fazla açıklamaya gerek yok..
Ada Ömer ve Axellll

11 Mayıs 2009

Internete düşenler

***************
Kamuya açık yerlerde ve tüm kamu kurumlarının tuvaletlerinde ekonomik olduğu için sıvı sabunlar kullanılmakta. Elinizdeki açık yaralara temas ettiğinde %100 cilt kanseri riski taşıdığı ve Ankara Onkoloji Hastanesi'ne yapılan başvurularda son 4 yılda Cilt Kanseri hastalarının sayısının %94 arttığını biliyor musunuz?
Özellikle İsveç'ten alına "Sterisol" isimli dezenfektan içerikli sıvı sabun bu riski en çok taşıyanlardan. "Sterol" adıyla pazarlanan bu sıvı dezenfektan sabuna dikkat edin. Umuna açık yerlerde sıvı sabunların hiçbir türünü kullanmayınız. Sağlıklı Toplum olmak elimizde.
S.Saçan
Ege Üniversitesi
*****************
Bulaşık Makinalarında kullandığımız deterjanların hem çevre hem de sağlığımız üzerinde son derece olumsuz etkileri var bilindiği gibi, özellikle yemek yediğimiz kapların temizlenmesinde kullanılan deterjanların çok iyi durulansa bile kalıntı bıraktığı biliniyor, uzun yıllar boyunca bu kalıntılar gıdalarımıza karışıyor ve bu vasıta ile sindirim sistemimize taşınıyor. Petrol esaslı kimyasal maddelerden oluşan ve son derece güçlü olan bu kimyasallar kronik hastalıkların tetikleyicisi. Bu kimyasallar kanalizasyon sistemine karışıyor, oradan nehirlere, göllere ve denizlere. Bu sentetik kimyasallar denizlerde de besin zincirine karışarak tekrar sindirim sistemimize dönüyor ne yazık ki.
Bir süre önce bir deneye başladım ve bulaşık makinasında arap sabunu kullandım. Daha önce doktor tavsiyesi ile çocukların biberonlarının temizlenmesinde kullanmıştım doğal ve zararsız olduğunu biliyordum, bulaşık makinasında ne sonuç alacağımı merak ettim.
Sonuç harika , bulaşıklar tertemiz pırıl pırıl oldu.
Arap sabunu hem çok daha ucuz hem de çok daha doğal . Çevrede yarattığı kirlilik etkisi çok az.
Bulaşık makinasının deterjan gözüne dolduracak kadar koyup kapağı kapatıyorsun, Aarap Sabunu macun gibi sıcak su ile rahatça eriyor. Bu deneyden sonra internetten araştırma yaptım, pekçok kişi bu metodu kullanıyormuş.
Parlatıcı bölümüne de elma sirkesi koyuyorum (üzüm sirkesi değil)
Sonuç harika, yıllardır bunu uyguluyorum..
Berrin Vaizoğlu Mimar İTÜ
*****************************

Bunlar bu ay internetten bana gelenler....bilgi vermek istedim.. sevgiler

Yaşasın Çim Ada'm artık Keltoş Değil...


29 Nisan 2009

Çim Ada'm Büyüyor...

Evde bir adet Çim Adamımız var... Adı Ada'm...Büyüyor.. Fışkırıyor desek... Artık keltoşluğu kalamdı.. yakında biçimsiz uzayan saçlarını Ada Hakan abisine (berberimiz) götürmek istiyor.. Bakalım Kısmet...

Heyyyoooo ilk çimlerimiz çıktı... 25 Nisan








Ve şu an son hali.. 28 Nisan

20 Nisan 2009

Polonezde Baharı Karşıladık..


Bu haftasonu istanbul'a bahar geldi çok şükür.. iliklerimiz kemiklerimiz ısındı.. güneşi saç diplerimize kadar hissettik..Tabii ki Cumartesi pazar Polonezdeydik.. bahçede olmak, bizim için de çocuklar için de büyük keyif ve rahatlık.. Mangal yaptık, çimlere uzandık, yürüyüş yaptık.. kısacası doğaya ve bahara merhaba dedik...

Bahçıvan Ada, dedesiyle birlikte iş başında ....

9 Nisan 2009

İzmir'e Gittim Geldim...

Fotolar burda.....

Pars ve Can Pamir'in doğum günleri


Pars 2 oldu.... yaşasın....


Can Pamir'imiz de ilk yaşını doldurdu...


İkisi de aynı gün oldu ve biz çocuklar gibi şen doğumgününden doğumgününe gittik... akşama üçümüz de pestil durumdaydık...


Baharın bu ilk günlerinin birer müjdecisi olan çocuklarımıza tekrar İyki Doğdun diyoruz....

26 Mart 2009

En doğru okul hangisi...

BÜMED çocukları için okul seçecekleri okula karar verme aşamasında aileleri Türkiyenin en iyi okullarıyla buluşturuyor

18 - 19 Nisan tarihlerinde BÜMED 'de....

20 Mart 2009

Zeyrekhane

İzmirli arkadaşım Hande ile gezmeye devam..
Unkapanı İMÇ karşısındaki Zeyrek Bölgesinde bulunan ve Koç tarafından işletilen Zeyrekhane de bir öğle yemeği...
Çevre biraz tekin değilmiş öyle dediler ben arabayla kapısına kadar çıktım park kolay ama tabela filan yok bulmak için.. Kızlar yürümüşler aşağıdan yukarıya.. neyseki başlarına bişey gelmedi..
Sizi süper bir taş bina karşılıyor Molla Zeyrek Camii yanında (ki eskiden kilise imiş, şimdilerde restorasyonda)..çok otantik bir atmosfer, her yerde eski eşyalar, ve muhteşem bir eski İstanbul manzarası..her gece 22.00 ye kadar açık, Pazartesileri kapalı.. porsiyonlar kallvi ve ağır yemekler...süper bir terası var özellikle bahar ve yaz aylarında özel bir gece için ideal olabilir, yabancı misafirler için süper bir alternatif...
afiyet olsun...

Ayasofya - Sultanahmet

Hande geldi İzmir'den
sağolsun, İzmirli olarak bize İstanbul'u gezdiriyor..
İlk gün Sultanahmet - Ayasofya ve Kapalıçarşı yaptık... geçenlerde de Unkapanı Zeyrekhane'ye gittik...
Sultanahmet ve o bölgenin dokusu kokusunu nasıl da insanı başka yerlere alıp götürüyor.. En az 10 sene olmuştur Sultanahmet'de gezmeyeli.. Evet Kaplıya gidiyoruz, Cağaloğlu'ndan iniyoruz ama koşmaca kovalamaca bir üst yola çıkıp şöyle bir tarih solumuyoruz...
Ayasofya çok güzeldi..ortadaki iskeleyi küçültmüşler ama halen restorasyon devam. Bazı feci restorasyon olayları var görmemeye çalıştık.. fakat o ne ihtişam o ne işçilik ve o zaman için nasıl bir yapı...şamdan aydınlatmalar, duvardaki mozaik ikonalar.. yukarı katta bir sergi vardı.. tüm mozaiklerin gerçek halleri ...
Four Seasons Otelin yanında inşaat yapılırken keşfedilen yeni kazı alanına baktık.. maalesef halen biraz ötesinde inşaat devam ediyor, edebiliyor, oysa orada da ne kalıntılar vardı kimbilir...
Turingin işlettiği butik otellerin sokağından aşağı indik, Sarnıç diye bir lokanta var, gidilesi görüşlesi bir atmosfer..oradan ver elini Sultanahmet Köftecisi... Tabii yemeği eritmek lazım, hemen Kapalıçarşı'ya girdik... Bedesten'de harika bir hat sanatçısı ile tanıştık, çok güzel çalışmalar var, hangisini alacağımızı şaşırdık...
Tatlı bir yorgunluk ile dönüş için Mahmutpaşa'dan aşağıya....

Modern Ailelere Bilgece Öğütler

Boyner Yayınlarından çıkmış zamanında almışım... ama tam bir başucu kitabıı... William Martın..
halen var ise ortalıklarda almanızı tavsiye ederim....

****

Çocuklarınıza neyin "iyi" olduğunu öğretirseniz
liste dışı herşeyin "kötü" olduğuna kannat getirirler..
Neyin "güzel" olduğunu öğretirseniz, geri kalan herşeyin
"çirkin" olduğunu
çıkarımsarlar..

***

Bugün durumlardan, kişilerden
nasıl söz ettikelrine dikkat edin..
"Çok kötü", "Amnma aptal ya" düzeltmeyin
Kimden, nereden öğrendiklerini süşünün..
Zaman, yeni bir derse başlama zamanı

****

Dalya dedik... 100.yazımı yazmışımmm

100.yazımız yazmışım... kimler beni takip ediyor bilmiyorum ama ben yılmadan bazen arayı açsam da yazmaya devam ettim... beni yorumlarıyla destekleyenlere teşekkürler...yazamay devam yazılar birikti....

11 Mart 2009

Bi gülümse bakiiim... Yorumsuz...


Adanın kamerasından Yağız....

Ada kendi kamerasından..Yorumsuz...







Canım benim....


Leylacık 9 aylık oldu bile ...o bizim prensesimiz... neşeli, akıllı halacım benim....sen bir içim su....insan özlüyor valla....her gün göresim geliyor... hala olmak böyle birşey herhalde....hadi bekliyoruz diğer 2 diş nerde kaldı şekerim....

16 Şubat 2009

Hayat Bir Çocuğa Nasıl Anlatılmalı?

Aylin Kotil, Cumhuriyet Gazetesi
Arkadaşımın kızı bir yaşına gelmişti, 'Sen eğitimcisin, neler öğretmem gerekiyor, bazen kendimi çok çaresiz hissediyorum' dedi. Sorusu kolaydı ama yanıtı zordu, akıl vermesi basitti ama uygulaması karmaşıktı, anlatmaya başladım: Annelik uzun zaman alan ve günün yirmi dört saati devam eden adı 'insan yetiştirmek' olan bir iş. Bir kere bilmelisin ki, zaman alacak. Neye zaman harcarsan onun karşılığını alırsın. İşine zaman harcarsan işinden, eşine zaman harcarsan eşinden, çocuğuna zaman ayırırsan da ondan karşılığını alırsın. Yapabiliyorsan gözyaşlarını tutmamasını öğret, acı çekmeden olgunlaşamayacağını... Kıskanmamayı öğret ona, arkadaşının başarısından mutlu olmayı, birlikte sevinçleri paylaşmayı, içinden 'neden ben değil de o?' demeden... Kazanmaktan mutluluk duyup içine sindirmeyi, ama aynı zamanda kaybetmeyi öğrenmesini. Çünkü bir adım sonrasında görünüşte galip olanları gösterecek hayat ona. Her şeyin bir sonu olduğunu öğret. Sahip olduğu bütün değerlerin bir gün keyif vermeyebileceğini, kazanılan ve harcananın bir sonu olduğunu, gidilen yerlerin zamanla bıkkınlık verebileceğini, her şeyi tüketebileceğini, tüketemeyeceği tek şeyin bilgi olduğunu öğret. Kitaplardan keyif almasını, ders çalışmak istemiyorsa zorlanmamasını , ama okumayı sevmesini öğret ona. Elbet er ya da geç alacaksın biliyorum, ama mümkün olduğunca geç al ona bilgisayarı. Ona kendisi ile kalacağı sakin zamanlar ver, sıkılmayı öğret ona, sıkılıp ta kendini yönlendirmeyi bulmasını. Doğaya götür onu, hayvanlardan korkmaması gerektiğini öğret. Arıların bizi sokmasından çok, nasıl bal yaptığını anlat. Doğanın kendi içindeki gizemini bulmasına yardımcı ol, yağmurdan sonraki toprak kokusundan keyif almasını sağla. Soğuk kış gecesinde ateş yakmayı öğret, belki büyüdüğünde bir gece sevgilisine ateş yakar ve belki binlerce yıldızın altında birbirlerine sarılırlar, bunu öğretmemiş diğer sevgililerin aksine... Şartlar çok zor olsa da yalan söylememesi gerektiğini öğret ona. Kazandığı elli milyonun piyangodan çıkan beş yüz milyardan çok daha keyifli olduğunu öğret. Alın terine saygıyı öğret ona. Aşk acısı çekmenin hiç âşık olmamaktan daha güzel bir duygu olduğunu öğret. Kendi doğruları üzerinden kimsenin onu yargılamasına izin vermemesi gerektiğini öğret, başkalarını da kendi doğruları üzerinden yargılamamayı. .. Bunun başkalarını dinlememek olduğunu değil, söylenenleri kendi eleğinden geçirmesi gerektiğini öğret. Kendi fikirlerine inanmanın güzelliklerini anlat. Hayatı sorgulamayı öğret ona... Bilginin en büyük güç olduğunu öğret. Yapabilirse bunu en büyük fiyata satmasını, ama kalbini ve ruhunu kendisine saklaması gerektiğini öğret. Haklı olduğu konuda sonuna kadar diretmesini öğret ve haklıyken dik durmasını. Günün birinde yaptıkları değil yapmadıkları için pişmanlık duyabileceğini öğret. Basit yaşaması gerektiğini öğret ona, çay içmekten keyif almayı... "İstemiyorum" , "hayır" demeyi öğret ona, istediğinde ise "istiyorum" demeyi, Sevdiğinde ise "seni seviyorum" diyebilmeyi öğret ona. Bir kot pantolon ve tişörtle üniversiteyi bitirmeyi öğret ona. Temiz kokmasını... Sorgusuz sevmeyi... El yazısı ile notlar yazmayı... Lafı dolandırmamayı ... Sevdiklerinin hiçbir zaman çantada keklik olmadığını, dostluğa yatırım yapması gerektiğini, kıymetini bilmeyenlerden uzaklaşmasını öğret ona. Müziği sevmesini, sporla barışık yaşamasını, İşlerin hiçbir zaman bitmediğini söyle ona, en yoğun zamanda bile kendine vakit ayırması gerektiğini öğret... Ama en çok da kendini sevmesini öğret... Kendini sevmezse kimsenin onu sevmeyeceğini... Kendine çiçek almazsa kimseden çiçek beklememesi gerektiğini... Kendine özenli yemekler yapıp sofralar kurmazsa kimsenin onun için yemek hazırlamayacağını... Hayatta her şeyden çok kendisinin önemli olduğunu öğret ona...

2 Şubat 2009

Simba seni çok özliycez....




Simba sessiz sedasız aramızdan ayrıldı... Erol babanın dediği gibi, eğitimliydi, akıllı usluydu, hepimize sevmeyi, karşılıksız sevmeyi öğretti....Bir süprizdi gelişi, eski evde, arka odada, gazete kağıtlarının üstünde, hafif titrek, oraya buraya yalpalayan, minicik bir beden...hepimize sokuluyor, kokluyordu...çok belirgin sahneler var gözümün önünde bir tanesi de Adayla ilk tanışması...


Simba seni sevdik, ailemizin bir parçası oldun...


Seni unutmayacağız...


Adayala da paylaştık bu olayı, ne kadar olsa bizim üzüldüğümüzü gördü ve birşeyler olduğunu anladı ... ilk söylediği "O Parsın köpeği...Pars şimdi çok üzülmüştür... onun yanında olmam lazım"


Sonra da düşündü taşındı ve şu yorumu yaptı : "Simba şimdi nerde? O gitti...Poloneze gitsek onu bulur muyuz? Ya da Silivri'ye mi saklandı acaba...."


Simba hep aramızda olacak Ada cım....